Sayfalar

25 Haziran 2012 Pazartesi

Savaş Çanları Çalıyor

Orta doğu, diğer bir değişle Akdeniz'den Pakistan'a kadar uzanan Arap Yarımadası. Bu bölgede tam 24 tane ülke bulunmakta. Bu ülkelerden bir tanesi bizim için KKTC, diğer tüm dünya ülkeleri içinse Cybrus yani Kıbrıs. Yönetimi Rumların elinde olduğu savunulan, Türklerin işgalci konumda olduğu belirtilen yavru vatan. Diğer bir ülke ise İsrail. Bu iki ülke, 24 ülke arasında MÜSLÜMAN olmayan iki ülke. Geriye kalan 22 ülke ise Müslüman ve çoğu krallık gibi rejimlerle yönetiliyor.

Arap Baharı masallarıyla başlatılan bir projenin ortasında bulunuyoruz aslında. Tam 9 sene önce söylenilen sözler yavaş yavaş gerçeğe dönüşmekte. 7 Ağustos 2003 tarihinde, Post gazetesinde yayınlanan yazısında, zamanın ABD Dışişleri Bakanı Condolleezza Rice, "Türkiye dahil 22 ülkenin sınırları ve rejimleri değişecek, doğal kaynaklar kontrol altına alınacak" diyordu. Tek tek ülkelerin rejimleri değişmeye başladı. Halkı galeyana getirmek kolay oldu diğer ülkelerde ama iş Suriye'ye gelince olmadı. Çünkü halk Beşar Esed'i seviyor. Irak'da 5 bine yakın kayıp veren ABD, Suriye'de işlerin daha zor olacağını bildiği için savaşa kendisi girmekten çekiniyor, Amerikan halkının tepkisini çekmek istemiyor. O yüzden maşa olarak kullanacağı çok daha müsait başka bir ülke var, Türkiye.

Komşularla sıfır sorun politikası ile yola çıkan hükümetin, bugün sorunu olmadığı bir tek komşu kalmamış. Son olarak, Akdeniz'de düşürülen RF- 4 Phantom tipi keşif uçağı, ABD'nin ekmeğine yağ çalmış, savaşa her zaman karşı çıkan Türk halkının bir kısmına, savaşı meşru göstermeyi başarmıştır.

İnsanın aklına bir kaç soru geliyor bu noktadan sonra...

Suriye'nin iç işlerine her zaman karışan bir politika izleyen AKP hükümetinin söylemleri ve davranışları bu olayın yaşanmasıyla bağlantılı mıdır?

Suriye'den kaçan, sözde masum halkı bağrına basan hükümet, içlerindeki isyancıları de aynı şekilde bağrına basmamış mıdır? Bu davranıştan sonra hangi hakla PKK'yı destekleyenleri eleştirmektedir? Bu hangi mantığın ürünüdür?

Hatay, Suriyeli isyancıların KANDİL'i olmamış mıdır?

Daha iki ay önce "Suriye sınırı geçerse bizden gereken karşılığı alır" diyen Erdoğan, sınır ihlali yapan uçağın vurulmasına hangi sebeple karşı çıkmaktadır?

Türkiye'de eğitim, test ya da taarruz dahil her halükarda uçaklar ikili olarak uçurulur. Bunlardan biri diğeri ile daima irtibat halindedir. Uçakların biri vurulduğunda hangi koordinatlarda vurulduğu diğer uçak tarafından tespit edilir ve bilgi aktarılır. Oysa son olayda, düşürülen uçağın tek uçtuğu söylenmektedir. Ayrıca, pilotlar eğitim ya da test uçuşları sırasında alçak irtifa uçuş eğitimi alırlar. Alçak irtifa uçuşu bir taarruz uçuşudur. Bir taciz uçuşudur.

Düşürülen uçağımız hangi emirler çerçevesinde Suriye kara sularında alçak irtifadan uçurulmuştur?

Başbakan'ın Amerika ziyaretinden sonra, bu olayın yaşanması tesadüf müdür?

Her hafta onlarca şehit veren Türkiye için, yönettiği IRAK'ta tek bir somut adım atmayan ABD, Suriye ile yaşanan bu olaydan sonra neden bu kadar sert tepki vermiştir?

BOP Eşbaşkanlığını üstlenen Başbakan, ABD'nin emrettiği şekilde dünya politikasına yön vermektedir. Davos'da yaşananlar, Orta doğudaki Müslüman halkın desteğini toplamak içindir. Mavi Marmara olayı ile ilgili hiç bir yaptırıma gidilmemiş sadece şov yapılmıştır. Bölgenin Müslüman süper gücü, İran'ın bölgedeki etkinliği azaltılmıştır. Bu büyük bir projenin tıkır tıkır işleyen senaryosudur.

Eğer pazılın parçalarını doğru yerlere takmazsanız hiç bir şey ifade etmez. Tek bir parça belki güzel bir yüzü gösteriyor olabilir ama bir bütünde neyi ifade ettiğini anlamak için tüm parçaları birleştirmek zorundasınız.

Aynı bu resimde olduğu gibi.

İlk bakışta fotoğrafta bir sorun görünmüyor. Irak'taki bir Amerikan askeri yanına aldığı iki çocukla neşeli bir "hatıra pozu" vermiş...

Ama askerin çocuğun eline tutuşturduğu kartonu okuyunca insanın kanı donuyor. Yazı İngilizce ve belli ki Irak'lı çocuk ne yazdığından haberdar bile değil.

Ama o kartonda "Çavuş Boudreault babamı öldürdü ve sonra kız kardeşimi becerdi" yazılı.

İşte anlatmak istediğim de tamamen bu. Bu resmi küçük parçalar haline getirin ve sadece askere bakın ne kadar da masum. Tüm parçaları birleştirmeden, doğru yorum yapamazsınız.

Atatürk'ün dediği gibi, "Savaş zorunlu ve kaçınılmaz olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça, Savaş bir cinayettir."

Ömer Ozan ALTINBAŞ

21 Haziran 2012 Perşembe

Başbakan, Dinler Arası Diyalog ve Ülkücüler

Başbakan geçenlerde yine çok büyük bir gafa imza atmış ve "Ülkücüler Fatiha'yı bilmezler" demiş. Kendisine verilecek çok güzel cevaplar var elbet ama biz kendisine bazı şeyleri hatırlatalım. Belki utanır söylediğinden yaptıklarından da bi özür diler.

Müslümanlık, sadece Fatiha'yı bilmekle olmaz aslında, Bakara'yı bileceksin, Yasin'i bileceksin Kur'an ' ın tamamını bileceksin ki öyle Müslüman olasın. Yarısı kabul edilip yarısı inkar edilmez, kısmen müslüman olunmaz bizim oralarda. Ya tam olacaksın ya hiç olmayacaksın...

"Şüphesiz Allah katında tek din İslâm'dır". (Âl-i İmran Sûresi 19. ayet)

İşte böyle buyuruyor yüce yaratıcı. Oysa AKP hükümeti, iktidara gelir gelmez başladığı Dinler arası diyalog saçmalığı sebebiyle bu ayetin cuma hutbelerinden çıkartılmasını sağlamıştır.

Bununla da kalmıyordu ki Başbakanın yaptıkları ve yapacakları. Bu ayeti inkarına 12 Temmuz 2002 tarihinde Trabzon'un Of ilçesinde devam ediyordu. "Türkiye'de 30'a yakın etnik kökene ve 4 hak dine mensup herkesi kucaklıyoruz  ve seviyoruz". Bu söylemini 3.Din Şurasında da tekrarlamıştır. Oysa Kur'an'da her şey açıktır. "Bugün dininizi, sizin için kemale erdirdim, size verdiğim nimetimi tamamladım ve size, din olarak yanlızca İslâm'ı seçtim" (Maide, 3).

Bu kadar mıydı AKP hükumetinin yaptıkları ya da yapacakları? Mevlit kandilinde Avcılarda pankart açan "Fatiha bilmez Ülkücüler", "Biz seni görmeden sevdik ya Resulallah" diyordu.


 Oysa, AKP'nin Bakırköy İlçe Teşkilatı paskalya bayramında boş boş duran Ülkücülere inat pankart açacak ve "Tüm Hristiyan aleminin Paskalya Bayramını Kutlarız" yazacaktı.





Papa 16.Benedict, Hristiyanların ruhani lideri. "Muhammed kılıçla din yaymaktan başka ne yaptı" dedi ve başbakan esti gürledi. "Kesinlikle muhatabım değildir, görüşmeyeceğim". Ama uçağın merdivenlerinde karşılayan da bizatihi kendisiydi.
Maide suresi açıklamaya devam ediyordu,  "Ey iman edenler. Yahudileri ve Hristiyanları birbirinize dost edinmeyin. Onlar yalnız birbirinin dostudur.Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimleri doğru yola iletmez" (Maide,51)

Ama başbakan Fatiha'yı çok iyi biliyordu o yüzden İtalya başbakanı Berlusconi için, "Kadim dostum Silvio" demekten geri durmuyordu.

Hocasının izinden gittiği belliydi aslında. Dinler arası diyalog, ılımlı İslâm gibi tabirleri dünya literatürüne sokan zat-ı muhterem, Fetullah Gülen Hoca Efendi (!), de Hristiyanların ruhani lideri ile el ele pozler vermekten kaçınmamıştı.
Yıllar sonra da verdiği vaazlarında," "La İlahe İllallah" demesi yeterlidir. "Muhammedin Resullallah" demese de ona merhamet ediniz" demiş adeta tüm inançlara açık kapı bırakmıştır.




Daha önce her konuda Ülkücülerden destek almak için güller saçan başbakan, her seferinde büyük bir tokatla karşılaştığı ve TERÖRLE MÜZAKEREDE yine karşısında bulacağı Ülkücüleri karalama kampanyasına girmiştir. Yakındır MHP'ye yapılacak operasyonlar. Emir okyanus ötesinden çünkü..

Ömer Ozan ALTINBAŞ